Eski adı Tenedos olan Bozcaada; Ege denizinin kuzeyinde Çanakkale’ye bağlı olan bir ilçe.
Bozcaada’nın bir özelliği de Türkiye’de köyü olmayan tek ilçe olması.
Ada’ya ulaşmak biraz zahmetli; ilk başta hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Ne şarapçılığı ile meşhur bağları, ne turistlik yerleri, nede tatili anımsatan bir özelliği var. Ta ki yerleşim alanına gidene kadar…
Kale’yi görünce insan adaya çarpılıyor. Dar sokaklar, evlerden sarkan çiçekler, eski Rum evleri, tertemiz denizi insanı büyülüyor.
Ada yolları gayet iyi yapılmış, araba ile gidebilirsiniz. Araba ile adanın içlerine doğru gezerken çok şaşırıyor ve etkileniyorsunuz. Rumlar tarafından terk edilmiş evler, tarihi kalıntılar, devasal çam ağaçları ve aralarından görünen büyük taş ev yıkıntıları sizi o zamanları düşündürüp hayal kurmanıza neden oluyor. Bisiklete binmek için yollarda çok iyi durumda.
İlçe merkezinde Rumlara ait tek bir kilise var. Buda az sayıda olan Rumlar için Pazar ayinlerinde, vefat veya vaftiz törenlerinde açılıyor.
Ada’nın her yerinde mükemmel plajlar var. Tertemiz bir deniz sizi bekliyor. Burada rüzgâr nerden eserse öte taraftan denize giriliyor. Ayazma plajı buranın en büyük plajı, kumunun şifalı olduğu söyleniyor. Hiç bir şeye iyi gelmese de ruhunuzu dinlendiriyor. Mermer burnu da harika bir koy mermerden kütlelerle kaplı çok sakin bir yer. Sulubahçe, Habbeli koyları, Tuz burnu, Çayır ve Ova koyları da görülmeye değer.
Bozcaada dalışlar içinde çok ideal. Bunun için isterseniz özel derslerde alabilirsiniz.
Koylarda uzun yürüyüşler yapın hayallerinizi de özgür bırakın. Eğer akşam yürüyüşe çıktıysanız gün batımını izleyin güneşin denizin üzerinden hiç görmediniz kırmızlığı ile batışını seyrederken kendinizden geçeceksiniz. Tabi güneşi izleyeyim derken Doğu’dan Ay’ın yükselişini de kaçırmayın.
Eğer Bozcaada’yı kuşbakışı görmek istiyorsanız Göztepe’ye çıkın. Çanakkale boğazından geçen gemileri, Anadolu kıyılarından Troia’ya kadar, İmroz adasını, Yunan adalarını, Edremit körfezini, Kaz dağının panoramik görüntüsünü kadar her yeri görüyorsunuz.
Bozcaada Kale’sini de görmeyi unutmayın; yapımının Fenikeliler zamanına kadar uzandığı sanılıyor. Bugünkü haliyle inşası Fatih Sultan Mehmet zamanında gerçekleşmiş. 1815’te Sultan Mahmut zamanında onarılmış.
Kale yakın zamanlarda ışıklandırılmış ve bu görüntü kaleye büyüleyici bir görüntü katıyor. İçinde küçük bir müze var. Sergilenen amforalar çok ilginç.
Bozcaada’da Akvaryum koyuda görülmeye değer. Köprülü Mehmet Paşa ve Alabey camilerini gezin. Tekne turu seviyorsanız buda mümkün. Turda Kaptanlar denizden sizin için özel yiyecekler çıkaracaklar muhakkak tadın.
Bozcaada ilk çağlardan beri üzüm ve şarapçılıkla uğraşıyor. Topraklardan çoğu bağlarla dolu. Üzümlerin lezzetinin adada esen rüzgârın esintisinden olduğu da söyleniyor. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Bozcaada’yı “Dünyanın en güzel Çavuş üzümlerinin yetiştiği yer” olarak anlatmış.
Ada halkı; bağcılık, şarapçılı, balıkçılık, turizm ile uğraşıyor. Ada’ya yeni yerleşenlerin büyük kısmı şehirlerin gürültüsünden kaçan emekliler. İnsanlar çok güler yüzlü, hoş sohbetli ve yardım sever böyle olunca da insan buradan ayrılmak hiç istemiyor.
Ada’da bolca balık ve deniz ürünü yeniliyor. Kalamar tava çok leziz. Sardalye köftede deneyin. Meze olarak Kulfa’da köftesi mükemmel. Denizkestanesi, kahvaltıda rezeneli omlet ve her şeyin yanında şarap size hiç tatmadığınız lezzetler sunacak.
Bozcaada’dan dönerken muhakkak sevdiklerinize ve kendinize şarap alın. Çünkü dünyanın en güzel şarapları burada satılıyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder